Search

Yarı iletken aydınlatmada 10 temel zorluk: 1) Renk!

Yazan
Yazan: Dr. Aurelien David, Soraa

Şüphesiz renk sunumu, gelişmiş aydınlatma kullanıcıları arasında büyülenmenin (ya da acı çekmenin?) en kilit noktalarından. Bu konuda birçok karmaşa hakim ancak en azından oldukça iyi bir sebep için: Çünkü bu durum çözümleme gerektirecek kadar karmaşık! Geçtiğimiz birkaç yıl içinde bu alanla yeteri kadar içli dışlı olmam nedeniyle bazı düşüncelerimi aktarmak istiyorum.

Renk sunumunun karmaşıklığı renkleri algılamamızla ilgili olan birçok fenomenden gelir. Öncelikle, ışığın kendi rengi vardır (Direkt olarak görülen ya da duvarda parıldayan..) ve sıklıkla “kromatiklik” olarak tanımlanır. Kromatiklik genellikle, a.k.a. CCT ilişkili renk sıcaklığı (Mumlar gibi sıcak kaynaklardan, güneş ışığı gibi daha soğuk kaynaklara doğru) ve Planckian yerinin (Verilen CCT için ışık tonuna işaret eder: Yeşil ya da pembeye doğru) mesafesiyle karakterize edilir. Prensipte, aynı kromatiklik değerindeki iki aydınlatma kaynağının aynı ışık rengine sahip olacağı algılanmalıdır. Ancak pratikte, renk biliminin kusurlarının bir parçası sebebiyle, bu neredeyse hiçbir zaman olmuyor.

Bu konunun pratikteki sonucu ise oldukça zorlu. Çünkü, aynı CCT göstergesine rağmen, farklı üreticilerdeki aydınlatma ürünleri sıklıkla ton farklılıkları gösterir. Kromatiklikte; gözlerimiz bu oldukça hafif yanlış eşleştirmelere karşı bir hayli duyarlı olabilir. Bu da aynı enstalasyonda farklı ürünleri eşleştirmenin çoğunlukla problematik bir durum haline dönüşebileceği anlamına geliyor.Kromatikliğin ötesinde daha aldatıcı bir durum ise; aydınlatma altındaki objelerin rengi. İki aydınlatma kaynağı aynı kromatikliğe sahipken farklı bir spektruma sahip olabilir. Birçok nesneyi aydınlatırken bu aydınlatma kaynakları renkleri farklı şekilde sunacaktır (Buna aydınlatıcı metamerizm deniyor). Etkili bir aydınlatmanın ana hedefi görünen spektrumun her iki ucundaki etkisiz dalga boylarının kullanımını azaltmak için ışığın spektrumunu en iyi hale getirmektir. Böylelikle düşük renk görselleştirmesi ve renk çarpıtması risklerine karşı bir denge sağlanır.

Renk bilimindeki değerli çalışmalar; bir nesnenin renkleri üzerinde ışık kaynağının etkisini değerlendirmeye yoğunlaşıyor. Bu genel bir terim olan “renk sunumu” (görselleştirilmesi) olarak tarif ediliyor ve aslında birçok bakış açısını kapsıyor. “Renk doğruluğu” ise önemli bir bakış açısı. Renklerin doğal aydınlatma kaynakları altında aynı şekilde görünüp görünmediklerini anlatır. (güneş ışığı, akkor flamanlı-halojen kaynaklar vs.) Doğruluk, iyi tanımlanmış ve objektif bir konsepttir. Renk sunumunda “renk tercihi” gibi subjektif bakış açıları da bulunur. Renk tercihi için bir metrik tanımı üzerine yürütülen birçok araştırma var ancak bu muhtemelen yıllar alabilecek oldukça zorlu bir iş. Bu arada, renk tercihi konusuna vekalet edebilecek bir konsept var ki o da “renk gamı”. Bu kavram, bir nesnenin renk parlaklığındaki ortalama değişimi değerlendiriyor.

CRI, birçok problematiği de içermesine rağmen, doğruluk ölçümünde bilinen bir örnek. Geçtiğimiz 10 yıl içerisinde CRI’ın değiştirilmesi ya da başka metriklerle tamamlanması üzerine oldukça pahalı akademik çalışmalar yapıldı. Bunlardan en yenisi, TM30 kod adlı “IES Color Rendition Method” (Renk Sunumu Metodu). IES bu çalışmayı sadece birkaç ay önce yayınladı ve şimdiden epey gürültü çıkartmış durumda. Ben ise TM30 ile oldukça yoğun çalışmamı gerektiren bir işin içerisindeyim ve gelecekte bu konuda söyleyecek daha fazla şeyim olacak.

Ancak buna rağmen tüm bu metrikler “standart” yansıtıcı nesnelerin renklerine uyum sağlıyor.(Örneğin bir dalga boyundan diğer aydınlatmanın üzerine ışığı değiştiren nesneler) Daha da önemlisi, bu beyaz nesnelerin çok olduğu durumların asıl konusu. Beyaz kumaşlar, kağıtlar, plastikler hatta dişlerimiz! Tüm bu nesneler, bizim beyaz renk algımızı artıran mor-emen “beyazlatıcı ajanlar” içerir. Etrafımıza baktığımızda bu nesneler oldukça yaygındır. O yüzden beyazı görselleştiren aydınlatma kaynağının yeterliliği renk kalitesi açısından çok önemlidir. Ne yazık ki, CRI’dan TM30’a kadar şu anda var olan tüm renk sunumu ölçümleri arasında bu efekt yok sayılıyor. Bu yüzden yeniden TM30 gibi diğer renk metrikleriyle birlikte kullanılacak uygun beyazlık ölçümünü tanımlamak için akademik çalışmalar yürütülüyor.

Kafanız şimdiden karıştı mı? Aşağıdaki çok kapsamlı olmayan skeç en azından bu konudaki hiyerarşiyi anlamanıza yardımcı olabilir.

image

Renk sunumu hakkında sadece bir makalenin içine sığamayacak kadar çok şey var. Bu yıldan itibaren bu konulara çok daha fazla değineceğim, buna TM-30 da dahil olacak.

Haber kaynağı: http://www.soraa.com/news/techblog-december-28-2015